GAZZE İÇİN ADALET ÇAĞRISI
ULUSLARARASI HUKUKÇULAR ve BAROLAR ORTAK BEYANNAMESİ
Giriş
Bizler, aşağıda imzası bulunan; adaletin, barışın, insan haklarının ve hürriyetin savunucusu hukukçular, barolar, sivil toplum örgütleri ve adalet savunucuları olarak, insanlığın vicdanında derin yaralar açan Gazze’deki soykırıma karşı sessiz kalmayacağımızı beyan ediyoruz.
Gazze halkı uzun yıllardır işgal, abluka, zorunlu göç, bombardıman, insanlık dışı muamele ve soykırıma maruz bırakılmaktadır. Özellikle 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren yaşanan tablo, sadece bir halkın varlığına yönelik tehdit değil; aynı zamanda uluslararası hukukun, insan haklarının ve evrensel adalet değerlerinin ağır bir biçimde ihlal edilmesidir.
Gazze’de ve işgal altındaki topraklarda ısrarla sürdürülen soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının faillerinin cezasız kalmasını engelleme ve bu suçları önleme konusunda kararlı olduğumuzu bildirmek isteriz.
Temel insan haklarının dünyanın tüm coğrafyalarında yaşayan insanlar için vazgeçilmez olduğu; insan onurunun, hürriyetin, adaletin ve dünya barışının temeli olduğu tartışmasızdır. Hiçbir devletin başka bir devletin toprak bütünlüğüne, bağımsızlığına karşı güç ve tehdit kullanması ya da müdahalelerde bulunması kabul edilemez. Hiçbir halkın kendi kaderini tayin etme hakkı elinden alınamaz.
Bu ilke ve kararlılıkla bu ortak beyannameyi insanlığın ortak vicdanına sunuyoruz.
Gazze’de Yaşananlar
İşgalci İsrail yönetiminin bir asra yakın zamandır işlediği ve 7 Ekim 2023’ten itibaren şiddetini artırarak sürdürdüğü soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçlarının neticesinde; 7 Ekim 2025 tarihinde (soykırımın ikinci yılında) aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu 67.173 kişinin şehit olduğu, 169.679 yaralının bulunduğu, binlerce kişinin sakat kaldığı, binlercesinin enkaz altında bulunamadığı bilinmektedir. (Bu rakamlar yalnızca resmi olarak tespit edilenleri yansıtmaktadır.)
Abluka nedeniyle açlıktan ölümler artmakta, açlık bir savaş silahı olarak kullanılmaktadır. Temel ihtiyaçların engellenmesi, sağlık, su, gıda ve enerjiye erişimin kesilmesi, uluslararası hukukun açık ihlalidir.
Bizler İlan Ediyoruz ki;
- Gazze’de yapılan soykırımın ve ablukanın derhal sona erdirilmesi, en acil ve öncelikli insani sorumluluktur.
- Gazze, Filistinlilerin vatan topraklarının bölünmez bir parçasıdır. Gazze topraklarının sahiplerine kayıtsız şartsız teslim edilmesi gerekmektedir.
- Filistin halkının bağımsızlık, özgürlük ve barış içinde yaşama hakkı, en temel hukuki değerlerin ve uluslararası hukukun tartışmasız gereğidir.
- Filistin’i destekleyen tüm dünya devletlerince Filistin’in meşru müdafaa ve kendi kaderini tayin etme hakkı olduğu açıkça yer alan bir “Güvenlik Anlaşması” imzalanmalıdır.
- Uluslararası barış ve güvenliği korumakla görevli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, daha fazla gecikmeden yapılan soykırım ve katliam nedeniyle İsrail’e yaptırımlar ve tazminat yükümlülükleri öngören bir kararı en kısa zamanda kabul etmeli ve uygulamaya koymalıdır.
- Doğu Akdeniz’de donanmaları bulunan ABD, İngiltere ve İsrail’e yardım eden diğer işbirlikçi ulusal hükümetlerden İsrail’e yönelik tüm silah sevkiyatını ve desteğini durdurması ve uluslararası silah ambargosu uygulanması konusunda Birleşmiş Milletlerden karar alınmalıdır.
- 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri kapsamında özellikle korunmaya muhtaç olan yaralıların, yaşlıların, hastaların, çocukların ve kadınların acilen insani yardım koridoru açılarak çatışma bölgelerinden uzaklaştırılması, güvenli bölgelere ulaşmaları ve bu bölgelerdeki her türlü askeri faaliyetin tamamen yasaklanması sağlanmalıdır.
- Siviller için, hayati öneme sahip sağlık, temiz su, gıda, enerji kaynakları, ilaç ve sağlık hizmetleri bölgeye ulaştırılmalıdır.
- İsrail, uluslararası hukuka ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı biçimde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamamaktadır. Şu ana kadar binlerce masum çocuğun, kadının, yaşlının ve bir milletin katledilmesine, soykırıma uğramasına engel olamayan ve işlemeyen uluslararası hukuk sisteminde değişikliğe gidilmelidir. Sistem işletilemiyorsa 7 Ekim 2023 tarihi milat kabul edilerek hukukun üstünlüğü ilkesinden taviz verilmeyen yeni bir uluslararası sistem oluşturulmalıdır.
- Filistin’in devlet olarak tanınması için tüm devletler derhal adım atmalı; BM ve uluslararası kuruluşlar bu yönde kararlar almalıdır. 1988 yılında ilan edilen ve Filistin halkının hür yaşama iradesinin eseri olan Filistin Devletini henüz tanımamış tüm ülkelere, son gelişmeler ışığında derhal Filistin Devletini tanımaları çağrısında bulunuyoruz.
- Yıkılan şehirlerin yeniden inşası, sadece maddi değil, toplumsal ve insani bir sorumluluktur. Bu bağlamda tüm dünya ülkeleri, bu güne kadar hiçbir şey yapmamanın/yapamamanın bir özrü mahiyetinde Filistin’in imarı için uluslararası bütçe oluşturmalıdır.
- İşgalci İsrail tarafından Filistin halkının tüm mal varlıklarının teslimi ile verilen maddi ve manevi zararların tazmini gerekmektedir.
- Filistin halkının mültecileştirilmesi, işgalci İsrail’in uzun yıllardır sistematik biçimde sürdürdüğü bir devlet politikasıdır. Bu durum, sadece bir halkın yurdundan edilmesi değil, aynı zamanda insanlık vicdanına vurulan derin bir darbedir.
- İsrail ve işbirlikçisi devletlerin Gazze’deki sivil halka yönelik sistematik ve yaygın biçimde gerçekleştirdiği soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçu teşkil eden eylemlerinin cezalandırılmasını istiyor ve sürecinin takipçisi olacağımızı bildiriyoruz. Adaletin tesisi, işlenen suçların faillerinin yargılanması, en ağır şekilde cezalandırılması ve mağdurlara tazminat ödenmesiyle mümkün olacaktır.
- Bu vahşetin sona erdirilmesi ve bölgede kalıcı barışın sağlanması amacıyla gerekli adımların atılması için uluslararası toplumun tüm aktörlerini aksiyon almaya davet ediyor, İsrail’in aleyhinde verilecek olan uluslararası yargı kararlarının uygulanmasının ve uluslararası hukuka tam riayet edilmesi çağrısında bulunuyoruz.
- Uluslararası toplumun ve hukukçuların sessizliğinin yerine, sivil vicdanın girişimleri olan Küresel Sumud Filosu, Özgürlük Filosu ve benzeri barışçıl dayanışma eylemleri desteklenmeli, Birleşmiş Milletler koruması altına alınmalıdır.
- 14 Ekim 2025 tarihinde imzalanan Gazze Planı siyasi ve hukuki bir yöntem değil; mevcut soruna yönelik, acil ve geçici bir tedbirdir. Planın süresi ve hedefleri sınırlıdır; nihai amaç, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını gerçekten güvence altına almak olmalıdır. Aksi halde dünya gündeminde Filistin’e dair tek mesele, işgalden geçici bir kurtuluş ve bağımsız devlet kurma hedefinin yerini geçici düzenlemelerin alması olacaktır. Bu plan Filistin’i özgürleştirmeyecek; İşgalci İsrail’in siyasi ve ekonomik vesayeti altında bir idari bölge olarak varlığını sürdürmesine yol açacaktır. Bizler, nehirden denize tam bağımsız ve özgür bir Filistin devleti kuruluncaya dek bu davanın ısrarlı takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Çağrımız
Bugün Gazze’de yaşanan insani trajediye ve zulme karşı duruş yalnızca Filistin halkının değil, tüm insanlığın ortak davasıdır. Çünkü adaletin susturulduğu yerde hiçbir toplumun özgürlüğü güvence altında değildir.
Biz hukukçular, barolar ve adalet savunucuları olarak insanlığın onurunu, hukukun üstünlüğünü ve barış içinde yaşama hakkını savunmak için bu çağrıyı yükseltiyoruz.
Adaletin ve özgürlüğün yanında saf tutan tüm kişi, kurum ve kuruluşları bu bildiriyi imzalamaya davet ediyoruz.
Bugün atılan her imza, Gazze halkının özgürlüğüne, adaletin tesisine, soykırımın sona ermesine, bir daha yaşanmamasına ve barış dolu bir geleceğe destek olacaktır.
BİZLER bu metni imzalayarak, Gazze’deki bu soykırım ve insanlık suçuna karşı durduğumuzu, Filistin halkının haklı mücadelesini desteklediğimizi, tüm Dünyada insanlık onuruna yaraşır, barış ve güvenlik içinde yaşamak için hukukun üstünlüğünün ve adaletin tesis edilmesi gerektiğini BEYAN EDİYORUZ.
Ek 1. İşgalci ve soykırımcı İsrail’in ihlal ettiği uluslararası belgeler ve sözleşmeler